Nümerolog, Yaşam Koçu Melike Çağlarım’ın ikinci yazısını yayımladı. Yaşama dair önemli noktalardan bahsettiği yazısında bu hafta” Samimi İletişimi” konu aldı
Tecrübelerim bana şunu öğretti; kendi bedenim, daha fazla özerklik ve özgüven kazanmamı sağlayan bütün gerekli bilgilerin kaynağıdır. Uzun süre içimde hapsolmuş duyguları hissetmeme izin verdiğim zaman, geçmişimden kurtulmaya başladım. Neredeyse hayatım boyunca stres altında yaşadım. Alışa gelmiş ahlak ve değerler sistemi doğrultusunda hareket etmek için hissettiğim kötü duyguları yok sayıp, hissetmediğim iyi duyguları yaşayabilmek için bunu yaptım. Aslında bir kız çocuğu olarak sevile bilmek için bunu yaptım. Fakat evdeki hesap çarşıya uymadı, sevgi yoksa onu zorla yaratamayacağımı kabullenmek yıllarımı aldı. Artık böylesine bir sevgiyi talep etmeyi bıraktım ve dayatılan tüm ahlakı değerlere boyun eğmeye son verdim.
Ne var ki yaş aldıkça anne babamızın bize vermediği sevgiyi verecek başka insanlar bulmak daha da zorlaşır. Beden tam olarak neye ihtiyaç duyduğunu bilir, mahrum kaldıklarını unutmaz, mahrumiyet ya da boşluk ordadır, bir gün doldurulmayı bekler..
Ancak bedenin beklentileri yaş aldıkça azalmaz. Bu duyguları fark edip baskı ve inkarlardan kurtulup kabullenişe geçersek kendi çocukluğumuzun gerçekliğini görebiliriz. Böylece o içimizde bulunan bekleyiş içerisindeki çocuğa yardım edebiliriz.
Anne babamızın bize göstermediği ilgiyi, saygıyı, duygularımıza dair arayışı, gerekli olan korumayı ve koşulsuz sevgiyi kendimize göstere biliriz. Bir zamanlar olduğumuz çocuğu sevmeliyiz. Aksi halde sevginin ne olduğunu bilmemiz mümkün değildir.
Ve tüm bunlar yanlış seçimler, yanlış kararlar ve evlilikleri doğuruyor. Dolayısıyla bir kısır döngünün içine giriyoruz. Çocukluğumuzun hayatımızın geri kalanı üzerindeki etkisi küçümsenmeyecek kadar fazla.
Gelin hep birlikte çocukluğumuza gidelim ve üzerini örttüğümüz ne kadar duygu varsa tek tek yüzleşip kabullenişe geçelim. Öncelikle içimizde ki o çocuğa sarılalım..